Uludağ Ü. İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı

Eğitim Üzerine 2

Eğitim Enstitüleri


Okullarda verilen/okutulan dersler üzerine değil sözüm.

Vakıflarımızın, derneklerimizin ve okul yöneticilerimizin yaptığı takviye dersler, etütler üzerine halleşmek istiyorum.

Teog ve üniversite sınavlarına hazırlığa yönelik takviye kurslarını da dışarıda tutuyorum.

Lisede veya üniversitede okuyan, İlim Yayma Cemiyeti, Ensar Vakfı, Birlik Vakfı, Somuncu Baba Vakfı ve daha pek çok ulusal veya yerel vakfın, kendilerine emanet olarak teslim edilen öğrencilere verdikleri akşam derslerinden, etütlerden açalım bahsimizi.

Ya da gayretkeş bir okul müdürünün veya yurt müdürünün yaptığı ekstra dersleri söz konusu edelim.

Bu takviye kurslarını planlayan yöneticiler eğitimci mi, pedagojik formasyondan haberdar mı?

Hadi olumlu senaryoyu düşünelim ve cevabımız "Evet, eğitimciler." olsun.

Bu vakıflarla, yurtlarla ilgilenen yöneticinin veya müdürün gündeminde bu takviye kurslarının planlanması, mahiyeti, en uygun kurs öğretmenin bulunması, kursun hangi konuları hangi ağırlıkta vereceği gibi meseleler ne kadar yer tutuyor?

Öğrencinin kaydı, barınmayla ilgili sorunları, yemeği, ısınması, sıcak suyu, yatağı, yorganı, bursu, zorunlu giderlerin karşılanması için zenginlerden bağışların toplanması gibi somut, ihmal edilemez, geciktirilemez sorunların arasında bir müdür veya yönetici eğitim ile ilgili konulara ne kadar vakit ayırabilir, kafa yorabilir?

Her bir vakıf yıllardır yapageldiği harcıalem programları devam ettiriyor. Sonuçta, bize emanet edilen çocuklar belki iyi bir barınma ve biraz ekstra bilgi ile mezun oluyorlar. Az bir şey mi? Değil, elbet. Emeği geçenlerden Rabbim razı olsun.

Ama eğitim planlaması uzun vakitler, emekler istiyor. Geri bildirimler; A, B, C ve daha fazla alternatif çalışmalar istiyor. Yüzlerce işi arasında bir iş olarak, bir vakıf müdürünün, yurt müdürünün veya imam-hatip lisesi müdüründen bunları beklemek, her şeyden önce bu yöneticilerimize haksızlık olur.

Kanaatimce gençlerin gelişimine ve yetişmesine önem veren kuruluşlar ve eğitimciler müstakil, bağımsız bir eğitim kurumu teşekkül ettirmeliler. Bu kurumun görevi, lise ve üniversite öğrencilerimizin ihtiyaç duyabileceği alanlarda paket kurs programları geliştirmek olmalı. Kursların AR-GE'sini bu kurum eliyle yapmaya çalışmalı.

Paket programlar halinde "Arapça", "Kur'an", "Hadis", "Tefsir", "Fıkıh" gibi imam-hatip ve ilahiyat öğrencilerine yönelik ve her bir dersle ilgili dört aylık, sekiz aylık, bir yıllık, iki yıllık alternatifli programlar hazırlanmalı.

Yukarıda ismi geçen vakıf ve dernekler ve diğerleri de bu eğitim kurumundan/enstitüsünden hizmet almalı. Demeli ki, "Hazırlık sınıfında okuyan öğrencilerim var. Bunlara takviye program istiyorum."
Eğitim enstitüsü de gelip öğrencilerle tanışmalı, seviye tespiti yapmalı ve ilgili kuruma bir sınıflı, iki sınıflı bir program önermeli. Uygulayacağı programın sonunda öğrencilerin hangi aşamaya gelebileceğini söylemeli. Kurs boyunca öğrencilerle ilgili raporlar vermeli ve kurs bitiminde dönemin eğitim muhasebesi birlikte yapılabilmeli.

Aynı eğitim enstitüsü, mesela, imam hatip lise birinci sınıflar için Arapça paket programı düzenleyebilir. Yakın imam hatip öğrencileri seviye sınıflarına göre kursa alınabilir. Böylece yakın imam hatip liselerindeki öğrenciler kendi seviyelerine uygun dersler alabilir.
Kanaatimce daha önemlisi, ülkenin istikbaline şekil verecek en başarılı öğrencilerin (ki her okulda veya sınıfta bunlar çok küçük bir azınlıktır ve genelde ihmal edilip potansiyelleri köreltilir) böyle bir kurs ortamında bir araya getirilebilmesidir. Onlar arasındaki tatlı rekabetle, potansiyellerini ortaya çıkarmaları sağlanabilir.

Böyle bir müstakil, bağımsız ve özel sektör gayretiyle çalışan bir enstitüyle on yıl önce yola çıkmış olsaydık, bugün pek çok dersle ilgili paket programlarımız büyük oranda tamamlanmış olurdu. Şimdi başlayalım ki, yol alabilelim.

Bugünden yarına, akşamda sabaha, birkaç günlük çalışmayla yapılan programlar yerine, Ar-Ge çalışması yapılmış programlarla daha profesyonel çalışmak zamanı gelmedi mi?

Sanırım Sezai Karakoç'a ait olan bir yazıda, öncülerden ve zirvelerden bahsedilmekteydi. Artık zirveleri yetiştirecek yeni programlar üzerinde çalışmak gerek, değil mi?

İlim Yayma Cemiyetine ve çalıştığım kuruma nazım geçeceğini düşünerek, örnek olarak bu ikisini kullanarak hitama erdirelim:
İlahiyat Vakfı yurtçuluk, İlim Yayma Cemiyeti eğitim programı yapıyorsa, varın halimizi siz düşünün, vesselâm!
Share:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

TÜRKİYE'DE DİNLER TARİHİ ÇALIŞMALARI

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *

Translate

En Çok Okunanlar

ZAMAN GEZGİNİ