Uludağ Ü. İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı

  • MECRA ATIF SİSTEMİ

    Makaleler ve kitaplar için atıf sistemi

  • MECRA ŞABLONU

    Zotero ve Mendeley programlarında kullanılmak üzere hazırlanmış Mecra şablonunu indirmek için tıklayınız.

Urûc ve Oruç

Bugün bayramıdır namazla urûcun.
Ve gölgesidir düşen üzerimize,
Takvaya eriştirecek orucun.

Namaz Bayramımızı mübarek eyle Yâ Rabbî!
Ve nasip eyle bize oruca visâli!

Gün ağarıncaya dek,
Meleklerle üzerimize yağsın
Allah'ın bereketi ve sekineti!
O bereketle kazanalım dünya ve âhireti!

Ey göklere ve yere sığmayan Rabbim!
Sen müminin gönlüne sığarsın.
Nurunla, bu gece, kararmış kalplerimiz ağarsın!
Share:

Boğulun Öfkenizde!


"Ey inananlar, birbirinizi bırakıp da başkalarını dost edinmeye kalkışmayın. Onlar, size zarar vermekten, kötülükte bulunmaktan geri kalmazlar, sizin zahmete düşmenizi dilerler. Düşmanlıkları, ağızlarından dökülen sözlerden açıkça belli olur, yüreklerinde gizledikleri düşmanlıksa daha da büyüktür. İşte, aklınızı başınıza almanız için size bu delilleri açıkladık.

İşte siz öyle kimselersiniz ki, onları seversiniz; onlar ise, bütün kitaplara iman ettiğiniz hâlde, sizi sevmezler. Onlar sizinle karşılaştıkları zaman “inandık” derler. Ama kendi başlarına kaldıklarında, size karşı kinlerinden dolayı parmaklarını ısırırlar. De ki: “Öfkenizden çatlayın!"

Size bir iyilik dokunursa, bu onları üzer. Başınıza bir kötülük gelse, ona sevinirler. Eğer siz sabırlı olur, Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, onların hileleri size hiçbir zarar vermez. Çünkü Allah onların işlediklerini kuşatmıştır." 

(Âl-i İmrân, 3/118-120).

***

Ülkeme hor bakan, itibarsızlaştırmaya çalışan, referandum öncesinde her türlü rezilliği açıkça ve alçakça yapmaktan çekinmeyen Avrupalı barbarların referandum sonu açıklamalarına baktıkça, gururla diyorum ki:

Evet'le gelen hayıra hamdolsun.
Dostluk eden iyilik bulsun, 
Düşmanlık edense, kin ve öfkesinde boğulsun.
Share:

Yeter ki safım belli olsun!

Yeter ki safım belli olsun!
Yanlış yapan veya yanlış yaptığını düşündüğüm öğrencilerime, arkadaşlarıma, hocalarıma, idarecilerime yaranmak, menfaat, itibar ve iltifat elde etmek için minnet edemem, yalan söyleyemem. Sevgi ve saygı çerçevesi içinde hakkı söylerim. Belki zarar görürüm, itibarsızlaştırılırım, ama safım belli olur.

Dostum, sevdiğim olması şart değil. Mazlum birini gördüm mü, duramam, yardım ederim. Hiç olmazsa yanında durur, derdini dinlerim. Ona zulmedenlerin gadrini üzerime çekmez miyim? Çekerim elbet. Ama safım belli olur.

Kendim haksızlığa uğradığında, tutulur nutkum, kelimeler düğümlenir boğazımda. Dökülmez tek söz dilimden, içime akar tüm duygularım, intizarımı kalbim söyler. Şen görürsün beni o yüzden. Ama böyle değildir hâlim, çelme takıldığında dostumun ayağına ya da boynunu büktüğünde dost bildikleri. Yine kan ağlar kalbim, ama dilim lâl olmaz, kalemim durmaz. Söylerim, yazarım. Bilirim ve bildiririm ki, “bir kimseye yapılmış bir haksızlık, tüm cemaate, topluma veya gürûha yapılmış bir tehdittir.” Ama aklı çok çalışanlar “Çok konuşuyorsun. Bu işten sen de zarar göreceksin.” derler dost kisvesi altında ve sanki iyilik yapmak istermişçesine. Bilmez ki, yarın böyle diyenin başına bir iş gelse, ben yine aynı duyarlı tavrı göstereceğim ve onun da yanında duracağım. Ama o, susturmaya çalışır beni, “Kol kırılır, yen içinde kalır” der. “Niye şucular bucular iktidardayken, yönetimdeyken eleştirmediniz de şimdi bu kadar konuşuyorsunuz?” A canım, onların yanlışı canımı acıtmazdı ki! Ben onları, onlar beni hasım bilirdi. Onlardan gelene sabretmek kolaydı. Şimdi, dost bildiklerim, hasım bildiklerimi değil, dostlarını harcar ve zarar verir oldular. Bu yeni hâle sabretmek ne kadar zor bir bilsen! Duyarlı insanlara düşen hakkı söylemeye devam etmektir, hakkı duymak istemese de eski dostlar. İşte böyle canım, yanlışını söylediğimiz için eski dostların da hiddetine maruz kalırız şeksiz. Ama bilirim ki safım belli olur.

Evet, zarar gördüğüm olur, hem de pek çok ya da çoğu zaman.
Ama safım belli olur.

Yeter ki,
Safım belli olsun.

Safım.
Belli olsun.

Safım, belli!
Olsun!
Share:

Mümin Müminin Aynasıdır


مومنان آیینۀ یکدیگرند
این خبر می از پیمبر آورند

پیش چشمت داشتی شیشۀ كبود
ز آن سبب عالم كبودت می نمود

گر نه كوری این كبودی دان ز خویش
خویش را بد گو، مگو كس را تو بیش

Mü'minân âyine·i yek-digerend,
İn Haber mî ez-Peygamber âverend.

Piş-i çeşmet dâştî şîşe kebûd,
Z'an sebeb âlem kebûdet mî-nümûd.

Ger ne kûrî în kebûdi dân zi-Hîş,
Hîşrâ bed gû megû kesrâ tû bîş.

---
Müminler birbirinin aynasıdır. 
Bu söz Hz. Peygamber'e aittir. 

Gözünün önüne mavi bir cam koydun. 
Bu sebeple, sen tüm âlemi mavi sandın. 

Bu mavilik kendindendir, âh bir görebilsen, 
Kimseye söylenme, yalnızca kendini fena bil sen.


---

Ahmed Avni Konuk Şerhi:

المؤمن مرآة المؤمن

Ya'ni "Mü'min, mü'minin ayinesidir" kelam-ı münifi, Cenab-ı Peygamber'den rivayet olunan hadislerdendir. Bu hadis-i şerife muhakkikîn derece derece ma'nalar vermişlerdir. Cenab-ı Pîr efendimizin burada murad buyurduklan ma'na şudur ki: Bir kimse muhatabında bir kusur ve ayıp görse, vehle-i ûlâda o gördüğü kusûr, kendinde olan kusûrdur. Mesela sıfat-ı kibir nazarına mün'akis olsa, o sıfat kendisinde mevcûddur ki, derhal ona
âşina çıkmıştır; ve keza birisinden gazûbâne muamele görse ondaki sıfat-ı gazabın aksidir. Bu bir hakikattir; fakat ehl-i gaflet kendi nefislerini insaf edip ta'yîb etmezler ve kendilerini beğenip, muhatablarını ta'yîb ederler.

Mesela sen gözüne mavi camlı gözlük taktın; bittabi' her taraf gözüne mavi görünür. Bunun gibi mesela sen sıfât-ı kibir ve gazab gözlüğünü gözüne taktın; artık herkeste o sıfatları görürsün.

Ya'ni sen sıfât-ı nefsâniyyenden henüz kurtulmamış olduğundan, gözünde bu sıfatların güzellikleri vardır. Eğer akıl gözün kör değil ise, alemin fenalıklarını kendinden bil; bu fenalıkları kendi üzerine al, kimseyi ayıplı ve kusurlu görme; ve onlar hakkında fuzûli sözler söyleyip gıybet etme!

Bu beyt-i şerifde bu hadis-i şerife işaret buyrulur:

طوبى لمن شغله عيبه عن عيوب الناس وأنفق الفضل من ماله وأمسك الفضل من قوله

"Ne mutlu o kimseye ki, nâsın ayıplarını bırakıp, kendi aybına meşgul ola ve malının fazlasını intak ede; ve zâid sözlerini zabt ve imsâk ede."
Share:

TÜRKİYE'DE DİNLER TARİHİ ÇALIŞMALARI

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *

Translate

En Çok Okunanlar

ZAMAN GEZGİNİ