Uludağ Ü. İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı

  • MECRA ATIF SİSTEMİ

    Makaleler ve kitaplar için atıf sistemi

  • MECRA ŞABLONU

    Zotero ve Mendeley programlarında kullanılmak üzere hazırlanmış Mecra şablonunu indirmek için tıklayınız.

Ayartmak onun işi

Kulağına fısıldadı Molla’nın, “Şefaati ve kabir azabını inkâr eden bu sapkınlara karşı Ehl-i Sünneti sen koruyacaksın.”
Kuşandı cübbesini Molla, savaş hazırlıklarını tamamladı ve çıktı cenk meydanına. 
Kulağına fısıldadı Hoca’nın, “Dini bunlar yozlaştırdı. İnsanları miskinleştirdiler. Bak nasıl geri kalmış İslam dünyası bunlar yüzünden. Müslümanları uyandırmak ve bu miskinlerin tasallutundan kurtarmak gerek.”
Çıktı kürsüsüne Hoca. Savaşa hazırdı, Molla’ya haddini bildirmeliydi.
Kulağına fısıldadı Modernist’in, “Müslümanları uydurma hadislerle uyuşturuyorlar. Bu uydurma hadislerden kurtulsa, Müslümanlar kim bilir ne kadar da müreffeh ne kadar da mütekâmil yaşayacaklar.”
Tıraşını oldu Modernist, giyindi kuşandı. Felsefesini ve mantığını da attı terikesine. Savaşa hazırdı artık.
Kulağına fısıldadı Molla’nın, “Hadisleri savunmak sana düştü. Görevin ne kutsal: Hz. Peygamber’i savunacak ve dini sen kurtaracaksın.”
O da kuşandı silahlarını. Din elden gitmemeliydi. Ne pahasına olursa olsun, her türlü rivayet korunmalı ve bu hadis düşmanı zındıklar susturulmalıydı.
Sonra dönüp avanesine ve zürriyetine, haykırdı: “Seyredin curcunayı şimdi ve keyfini çıkarın.”
Örnek olay incelemeleri hazırdı. Birikimini canlı örnekler üzerinden sonraki nesillerine aktarabilecekti. Tuzağını kurmuş, cehûl olan insanı bir kez daha tuzağına düşürmüştü. Binlerce yıldır oynadığı ve uzmanlaştığı oyunu yine sergilemiş ve düşmanı olan insanı ayartmıştı.
Ayartmak onun işiydi.
Cennetten kovulduğunda beri.
Share:

Affet ki affa mazhar olasın!

Sırf kelime-i şehadet getiriyor ve namaz kılıyor diye münafıklara karşı ötekileştirici ve dışlayıcı bir tavır takınmayan Hz. Peygamber’in, en küçük bir yanlışından dolayı dini bütün mümin kardeşlerini ve hatta ulemasını neredeyse kâfir ve hain ilan eden ümmeti olduk.

Münafıkları öldürmeyen Hz. Peygamber’in, mümin kardeşinin itibarını katleden ümmeti!

Böyle dağınık, birbiriyle küs, birbirine güvenmeyen halimizle mi Hz. Peygamber’in ümmeti olmakla iftihar edeceğiz?

Ey cân!

Doğruları yanlışlarından çok olan mümin kardeşinin saygınlığının zedelenmesine, dışlanmasına ve itibarsızlaştırılmasına izin verme! Birlik olmanın sırrı budur. Aksi her türlü davranış ümmetin bölünmesidir. Ümmetin bölünmesi de müminler için üzüntü, kâfirler için sevinç kaynağıdır. Müminleri üzüp, kâfirleri sevindireni Allah sever mi?

Sadece kelime-i şehadet getiren ve görünürde namaz kılan münafıklar, âyet-i kerimenin sarahatince cehennemin en alt tabakasındadırlar (Nisa, 4/145). Hz. Peygamber onlara karşı bir müdahalenin Müslümanları birbirine düşmüş göstermesinden endişe ederken, en küçük bir yanlışından dolayı müminlerin birbirini ötekileştirmesi büyük bir aymazlık değil midir?

Sen mümin kardeşinin ayıbını ört ki, Allah da kıyamette senin ayıbını örtsün. Mümin kardeşinin yanlışını hoş göremez, hatta mümin kardeşinin tövbe ettiği eski günah ve yanlışlarını büyük bir zevkle anlatmaya devam edersen, yarın yevm-i kıyamette kendi günah ve kusurlarını Allah'ın affetmesini nasıl bekleyebilirsin?!

Ey cân!

Affet ki affa mazhar olasın!

Hoş gör ki hoş görülesin!

Birleştirici ol! Birlik ol! Ki dostun iftiharı, düşmanın korkusu olabilesin.
Share:

İslâm'ı Temsil Etmek & İslâm'ı Yaşamak

Ey cân!

İslâm'ı temsil etmek değil,
Onu yaşamaktır aslolan.

Temsil iddiasındaki her nefs yaşamayabilir,
Ama yaşayan herkes zaten onu temsil eder.

***

İslâm'ı temsil etme iddiası modern zamanın gösteriş/riya eğilimi ve düşkünlüğü nedeniyle kişiyi münafıklığa düşürme potansiyeline yüksek oranda sahip görünüyor.
Share:

Kötü Örnek Emsal Teşkil Etmez

Eskiler kötü örnek emsal teşkil etmez demişler.

İmdi ben kalkıp desem ki falanca falanca tarihçiler yakın tarihi saptırıyorlar. Zaten tarih bilimi bu ülkede halkın aklını karıştırmak ve basiretini yok etmek için kurulmuştur. 

Evet böyle desem ve lütfedip bazılarını da hâriç tutsam, herhalde tarihçilerin çoğu ya aklımı yitirdiğimi düşünür beni ciddiye almaz ya da kibar veya kaba dille haddimi bildirirdi.

Ya hukukçulara ne demeli? Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 375 oy şartını getiren, başörtüsü yasağını getiren, onayan, sudan bahanelerle parti kapatan hukukçulara bakıp onları külliyen itham etsem, hukuk fakültelerini İngilizlerin ülkemizdeki ayağı diye yaftalayıp kapatılmalarını ima etsem, yine aklımdan şüphe edilirdi herhalde.

Bana derlerdi ki birazcık insaniyetten nasibin kaldıysa, çıkıp özür dile. Dinden birazcık nasipdar oldunsa çık helallik iste.

Eğer bunları da yapmasaydım, bu ülkenin kurumlarını yıprattığım için yüzüne tükürülesi bir tür vatan haini olmaz mıydım?

Bir nesnenin, eşyanın veya kurumun kötüye kullanılması o şey veya kurumun fitne yuvası ve mahza zararlı olduğunu göstermez. Bunu herkes bilir elbet. Ben bilemeseydim, bana kuş beyinli demekte haksız olmazdınız. Hem de hiç.

Eleştiri hakaret olarak icra edilmemeli ve eleştiren de kendisini "Ya benimsin ya kara toprağın" arabesk tavrıyla hareket/hakaret eder bir cahil kuş beyinli durumuna düşürmemelidir, vesselam.
Share:

Cennet Bülbülü

Rumi 1315'te (Miladi 1899-1900) doğmuşlardı. 
1915'te daha onbeşindeyken Çanakkale'ye savaşmaya gittiler. 
Yeni terlemiş olsa da bıyıkları, 
Koca adamlarınki kadar büyük yürekleri vardı. 
Yüz yıl önce, Tokat'ın Onbeşlileri.

Yüz yıl sonra, Trabzon'un Eren'i,
Şehitlerin en masumu, en güzeli.
Bir asır sonra bir daha mı yaktıracaktın bize,
"Hey Onbeşli" ağıtını?
Yaktın içimizi delikanlı! Gözlerimizi yaşlı bıraktın. 
Rabbim sana bahşetsin cennetin en güzel yerini,
Ey Cennet Bülbül'ü!
Ardında kalanlarına da en güzel sabrı!


...

"Allah şüphesiz, Allah yolunda savaşıp, öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını Tevrat, İncil ve Kuran'da söz verilmiş bir hak olarak cennete karşılık satın almıştır. Verdiği sözü Allah'tan daha çok tutan kim vardır? Öyleyse, yaptığınız alışverişe sevinin; ne büyük bir kazançtır bu." (Tevbe, 9/111)

اِنَّ اللّٰهَ اشْتَرٰى مِنَ الْمُؤْمِن۪ينَ اَنْفُسَهُمْ وَاَمْوَالَهُمْ بِاَنَّ لَهُمُ الْجَنَّةَۜ يُقَاتِلُونَ ف۪ي سَب۪يلِ اللّٰهِ فَيَقْتُلُونَ وَيُقْتَلُونَ وَعْداً عَلَيْهِ حَقاًّ فِي التَّوْرٰيةِ وَالْاِنْج۪يلِ 
وَالْقُرْاٰنِۜ وَمَنْ اَوْفٰى بِعَهْدِه۪ مِنَ اللّٰهِ فَاسْتَبْشِرُوا بِبَيْعِكُمُ



Share:

Eleştiri Hakaret Değildir!

Eleştiren ve eleştirilen iki tarafın da bilmesi gereken önemli ilkedir bu.

Eleştirilen iyi niyetli eleştiriyi hüsn-ü kabul ile karşılayacak, değer verecek. Velev ki, değersiz, önemsiz ve dahi lüzumsuz bir eleştiri bile olsa, eleştireni kırmayacak. Bilecek ki, eleştiren, kendi iyiliği için değil, eleştirilenin iyiliği ve gelişimi için bir şeyler söylemeye çalışıyor. Müslümanlar olarak bizim, belki tüm şark insanlarının kendilerine yönelik eleştirileri bir hakaret gibi algılayarak konuyu bir kişilik meselesi haline getirmesi az görünen bir şey olmasa gerektir. Halbuki en bahtsız insanlardan biri de, kendisini eleştirecek, yanlış yaptığını kendisine fısıldayacak, söyleyecek veya haykıracak bir dost, arkadaş veya yakından mahrum kalan kişidir. Böylesi kendisini uyaracak bir dosta sahip olmadığı için hep doğru yaptığını sanacak, hatalarına devam edip duracaktır. Öte yandan, eleştiriye açık olan akıllı insanlar yanlışlarını derhal öğrenebilecek ve gerekli iradeye sahipseler bu yanlışlarından dönebileceklerdir. Bu nedenle, gerek bireyin, gerekse yönetim mevkiinde olanların, kendilerini eleştiren insanları en yakınlarında tutmaları kendi menfaatleri ve hayırları açısından hayati önem taşır. Kişisel, kurumsal ve millî gelişmeler olumlu eleştirilerin dikkate alınması sayesinde gerçekleşebilir.

Share:

İslam'ı Temsil Etmek!

"İslam'ı temsil etmek" dediğimiz şey kırılması gereken bir put haline gelirse.

Dine mesafeli olanlar ile dini yaşamaya çalışanların, "başörtülü veya sakallı birinde gördüğü bir yanlışı İslam'a mâletme" gibi ortak bir hastalığı var. Dine mesafeli olanlar dindar kişilerde gördükleri yanlışları dinin bir kusuru olarak gösterme eğiliminde oluyorlar ve diyorlar ki "Bak, işte bir dindar. Din bunun hayatını düzeltememiş. Demek ki din gerekli, yeterli ve etkili bir şey değil."

Dini yaşamaya çalışanlarımız da dindar insanlarda bir yanlış görünce, "Aman kardeşim, sen bakansın, müsteşarsın, imamsın, müezzinsin, sakallısın, örtülüsün. Sen İslam'ı temsil ediyorsun. Bu yaptığın İslam'a zarar verir." hassasiyeti geliştiriyorlar. 

Bu hassasiyet sonunda "Allah rızası için" değil de, "İslam'a zarar vermemek için" bazı davranışları yapmaya ve bazılarını da yapmamaya götürürse, işte o zaman, "İslam'ı temsil etme" duyarlılığı "Allah rızası için" kırılması gereken bir puta dönüşmüş demektir.

Hiçbir dinde ve kültürde o dinin kurallarını ihlal eden kişiden dolayı din suçlanamaz. Dinî kurallarını ihlal eden bir Yahudiden dolayı Yahudilik veya bir Hıristiyandan dolayı Hıristiyanlık eleştirmek hakkaniyetli bir tavır olmaz.

Benzer şekilde yanlış yapan bir sakallı veya örtülü de İslam'ı temsil etmez. Böylesi kişiler üzerinden İslam'a saldırılabileceğini düşünmek bile abestir. Dindarı da dindar olmayanı da bilmeli ki, dini temsil eden herhangi bir konuda dine uygun davranandır. Yanlış yapan ise, dini temsil ettiği veya dine zarar verdiği için değil, Allah'ın rızasını kazanmak için davranışını düzeltmelidir.

Yanlış yanlıştır. Örtülüsü de yapsa, açığı da yapsa. Sakallısı da yapsa, matruşu da yapsa.

Bu vesileyle, muhterem hocam Hayrettin Karaman'ın bugünkü yazısına istinaden ve kendisine hayırlı uzun ömürler dileyerek söylemek isterim ki:

Sigara sağlığa kesin zararlıdır. Hocam uzmanlığının gerektirdiği şekilde sigaraya "haramdır" veya başka bir şey deseydi, yeterliydi.

Açık veya kapalı bir Müslüman kadının her türlü davetkar tavrı yanlıştır ve dinen yasaktır, dense yeterliydi.

Sakallı veya matruş bir Müslüman erkeğin gözünü haramdan koruması gereklidir, demek yeterliydi.
"İslam'ı temsil etme" putumuz haline geldiyse, kırılsın o put da, tüm diğerleri gibi.

Sakallının veya örtülünün yaptığı bir yanlışı değil, sadece yanlışı konuşalım, doğrusunu gösterelim. Yanlışı ve doğruyu, yanlışı yapandan bağımsız olarak gösterelim.

Ki sözümüz hedefini kırmadan bulsun.
Share:

TÜRKİYE'DE DİNLER TARİHİ ÇALIŞMALARI

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *

Translate

En Çok Okunanlar

ZAMAN GEZGİNİ