Uludağ Ü. İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı

Evanjelikler ve İsrail: Amerikan Hıristiyan Siyonizmi’nin Öyküsü (1. Bölüm'ün Özeti)

Evangelicals and Israel: The Story of American Christian Sionism
Evanjelikler ve İsrail: Amerikan Hıristiyan Siyonizmi’nin Öyküsü
Stephen Spector


Oxford Üniversitesi yayınları arasından 2009’da çıkan kitap, 11 bölüm ve 338 sayfadan oluşuyor. Konu başlıkları şöyle:
1) “Yahudi Halkının Yanındayız”
2) Vaat ve Kehânet, Aşk ve Nedâmet: Evanjeliklerin İsrail’i Desteklemesinin Gerekçeleri
3) Evanjelik Mozaik
4) Arap ve İslam Düşmanlığı
5) Bir Din Olarak İslam’la Savaş
6) Hıristiyan Siyonizmi’ne Yönelik Eleştiriler
7) “Burası Benim Ülkem! Çek Ellerini!”
8) Tanrı’nın Zaman Çizelgesi
9) Kehânet, Siyaset ve Tanrı’nın Planının Ortaya Çıkışı
10) Hıristiyan Siyonistler, Bush ve Mescid-i Aksa İntifâdası
11) Evanjelikler ve George W. Bush’un Orta Doğu Politikasının Dinamikleri


***

Hıristiyan Siyonizmi

“Yahudi Halkını Destekliyoruz” başlıklı Birinci Bölüm’de yazar öncelikle Hıristiyan Siyonizm’ini tanımlama ve tabirin tarihçesini vermeye çalışıyor. Hıristiyan Siyonizmi yeni sayılabilecek bir tabir. 90’lara gelene kadar yaygın değildi ve genel kabul görmüş bir tanımı da yok. Oxford İngilizce Sözlüğü’nde de böyle bir madde başlığı bulunmuyor. Hıristiyan Siyonizmi, Hıristiyan Siyonist (Türkçede Siyonist Hıristiyan tabiri galiba daha uygun. Biz tanıtım süresince Christian Sionist’in karşılığı olarak Siyonist Hıristiyan’ı kullanacağız) tabirleri ilk olarak 1903 yılında New York Times’da editöre gönderilen mektuplarda ve ölüm ilanlarında görülmeye başlamış. Bu tarihten yirmi yıl sonra haber içeriklerinde kullanılır olmuş. Ancak bu tabir o yıllarda yaygınlık kazanmadı.

Hıristiyan Siyonizmi veya Siyonist Hıristiyan tabirlerini tanımlama konusunda da birtakım zorluklar var. Tanımlar ya çok dar veya çok geniş olabiliyor. Mesela, İskoçya Kilisesi papazı Walter Riggans 1988’de yayımlanan İsrail ve Siyonizm isimli kitabında Siyonist Hıristiyanlık tabirini oldukça geniş bir şekilde tanımlamıştır: "İsrail devleti, ordusu, hükümeti ve diğer kurumlarının inşası amacını destekleyen her Hıristiyan". Hatta Riggans’a göre bu tabir, hangi amaçla olursa olsun İsrail’i destekleyen bütün Hristiyanları kapsayacak genişlikte de kullanılabilirdi. Böyle bir tanımla ifade o kadar genişletilmiş oluyor ki, İsrail’den çok Filistinlilere sempati duyan, ama Holokost’un sebep olduğu suçlulukla Yahudi devletinin varoluşunu da destekleyen liberal Protestanları dahi kapsayacak hale geliyor.

Bir Presbiteryen papazı ve aynı zamanda cesur bir Hıristiyan Siyonizmi muhalifi olan Donald Wagner, terimi daha dar bir şekilde "Protestan aşırı dinciler arasında, modern İsrail devletini Kutsal Kitap'taki kehanetlerin gerçekleşmiş hali olarak gören ve bu nedenle siyasî, iktisadî ve dinî desteği hak ettiğine inanan bir akım" olarak tanımlıyor. İsrail'i desteklediği halde aşırı dinci (fundemantalist) olmayan pek çok evanjelik ve başka Hıristiyan bulunduğu için bu tanım da yeterli değildir. Üstelik, her ne kadar Siyonist Evanjeliklerin inançları genellikle Kutsal Kitap kehanetlerine dayansa da, onların teolojik olan ve olmayan kanaatleri ve gerekçeleri genellikle bundan çok daha karmaşıktır (s. 2).

Tüm İnsanlığın Yahudiler Sayesinde Kurtulmasına Dair Bir Plan

Yahudi Kutsal Kitabı’nda Yahudileri yok olmaktan kurtaran Ester’den bahsedilir. Siyonist Hıristiyanlar (ve onları destekleyen Yahudiler) Ester gibi, günümüzde de Amerika’daki muhafazakâr Hristiyanların Yahudileri kurtaran bir pozisyonu olduğuna inanıyorlar. Siyonist Hıristiyanlar Yahudi halkını destekliyorlar; zira onları kendi dinlerinin kökü olarak görüyorlar (s. 5). Siyonist Hıristiyanlara seslenen bir Yahudi şöyle diyor: “Tanrı bizi aynı rahimde yarattı. Birbirimize göbek bağıyla bağlıyız. Bizler aynı ağacın kökü, sizler de dallarısınız. Kök dallara, dallar da köke muhtaçtır.” (s. 5-6)

Çoğu evanjelik İsrail’i desteklemenin ötesinde, İsrail devletini ve Yahudileri seviyor. Bazıları bu uğurda ölmeye de razılar. Yahudi dini geleneklerini kendilerine ait görerek uyguluyor ve dinlerinin Yahudi dininin kökleri üzerinde yükseldiğinin farkında olarak bunu önemsiyorlar. En yüksek otorite olarak gördükleri Kutsal Kitap’ta, Yahudiler Tanrı’nın “göz bebeği” olarak nitelendiriliyor.[1] Evanjelikler Tanrı’nın Yahudi halkını tekrar Siyon’da, yani eski vatanlarında toplayacağına yönelik vaadini onaylıyor ve bu vaadin şimdi gerçekleşiyor olmasından sevinç duyuyorlar. Tanrı’nın insanoğluna olan sevgisi sebebiyle, Yahudileri vesile kılarak tüm insanlığı bağışlamak yönünde bir planı olduğuna ve Kutsal Kitap’taki vaat ve kehanetlerde yer alan bu planın bizim çağımızda gerçekleştiğine inanıyorlar (s. 6).

Birçok evanjelik, İsrail’i İslamcı radikallere karşı savaşta Amerika’nın önemli bir müttefiki olarak kabul ediyorlar (s. 7).

Kudüs’e Barış için Dua Günü

Siyonist Hıristiyanlık, Kartalların Kanatları (Eagles’ Wings) isimli dini kuruluşun yalnızca bir yönü. Bu organizasyon ayrıca ‘yeniden doğmuş’ Hıristiyan topluluklarına, mesela Çin, Küba, Honduras gibi yabancı ülkelerdeki gayr-i resmi kiliselere veya ev kiliselerine destek sunuyor. Ama son birkaç yıldır, İsrail’le irtibat kuruluşun en büyük misyonu haline gelmiş. Kutsal Kitap’taki emre (Mezmurlar 122: 6-7) uyarak her yıl Kudüs Barışı için Dua Günü (The Day of Prayer for the Peace of Jerusalem - DPPJ) adında uluslararası bir etkinlik düzenliyorlar.

2005 Ekim’inde bir Pazar günü, Robert’ın ekibi dünya çapında 89 ülkeden -ki bu ülkelerden bazıları Müslümandı-  100.000’in üzerinde kiliseyi içeren bir etkinlik organize ettiler. Milyonlarca ‘yeniden doğmuş’ Hıristiyan aynı anda Kudüs’te barış için dua etti (s. 7).

Siyonist Hıristiyanlar’ın Sözleri ve Binyıl Öncesi Dönemcilik (Premillennial Dispensationalism)

Siyonist Hıristiyanların benimsediği kıyamet senaryosuna göre, Mabed üçüncü kez inşa edilecek ve İsa tekrar gelecektir. Bu yaklaşımın kullanılması zor bir adı vardır: Binyıl öncesi dönemcilik (Premillennial Dispensationalism) (s. 13).

Binyıl öncesi dönemcilik teorisini, vaktiyle Anglikan bir papaz olarak İrlanda Kilisesi’nde görev yapmış olan John Nelson Darby 19. Yüzyıl ortalarında geliştirmiş ve yayılmasını sağlamıştır. Darby kurtuluş tarihini dönemlere ayırmıştı. Darby’nin teorisini popüler hale getiren Cyrus Ignatius Scofield’in Reference Bible eserine göre; ilk beş dönem şunlardı:

  1. İnsanoğlunun cennetten kovulmasına kadar olan ilk dönem: Masumiyet Çağı.
  2. Nuh Tufanı’na kadar olan ikinci dönem: Bilinç Çağı 
  3. Nuh’dan Babil Kulesi’ne kadarki üçüncü dönem: İnsan İktidarı Çağı. 
  4. Burdan Musa’ya kadar dördüncü dönem: Ahit Çağı yahut İbrahimi Çağ.
  5. Musa’dan Pentekost’a kadar ise beşinci dönem: Yasa Çağı. 

Bizler Büyük Parantez veya Kilise Çağı denen altıncı dönemin sonundayız. Krallık Çağı denilen ve ahir zaman olan son dönem yakında gerçekleşecek (s. 13-14).

Darby’nin şemasının Binyıl Öncesi şeklinde isimlendirilmesinin sebebi, teorisinin Kutsal Kitap’ta bahsi geçen (Vahiy 20); Mesih’in bin yıl sürecek olan dünyevi hâkimiyeti öncesi yaşanacak korkunç ve mucizevi olaylarla ilişkili olmasıydı. Ona göre; önce inançlı Hıristiyanlar canlı olarak bulutların içine Mesih’in yanına çekileceklerdir. Mürtetler ve inançsızlar, Yahudiler de dâhil olmak üzere geride bırakılacaklar ve dünyada yedi yıl boyunca Deccal hüküm sürecek ve insanlık büyük musibetlere maruz kalacaktır. Yahudi halkı için bu “Yakup soyu için sıkıntı dönemi”[2] diye zikredilen dönem olacaktır. Deccal İsrail’de geçici bir barış sağlayacak ve Araplar Kubbe’tüs-Sahra’yı Harem-i Şerif’ten yeni Babil’e taşıyacaklar. Sonra Yahudiler mabedi yeniden inşa edecekler. Fakat Deccal, hâkimiyetinin dördüncü yılı dolmadan kendisini Tanrı ilan edecek ve ordularını dört koldan İsrail’e yönlendirecek. En sonunda Yahudilerin üçte biri Hıristiyanlığa geçerek İncil’i kabul edecek, geri kalan Yahudiler öldürülecektir. Mesih ve göğe alınmış olanlar bulutların içinden inerek Armagedon’da Deccal ve ordularını mağlup edecekler. Mesih Deccal’i ateş gölüne, Şeytan’ı da bağlayarak dipsiz bir kuyuya atacak ve milletleri yargılayacaktır. Mesih, tüm dünyanın Yahudi hâkimiyetine gireceği bin yıl boyunca merkezi Kudüs olan bir Yahudi krallığına hükmedecek. Bin yıl sona erdiğinde Şeytan kurtularak yeni bir isyan başlatacak. Tanrı’nın bastıracağı bu isyandan sonra ölümden diriliş, Yargı Günü ve gökyüzü ve yeryüzünün yeniden yaratılışı gerçekleşecektir (s. 14).

Amerika’da kehanetlere olan inancın tarihi üzerine eser vermiş olan Paul Boyer, Darby’nin teolojik sisteminin çok az yeni öge içerdiğini söylemektedir. Ona göre Tanrısal tarihin ana bölümlere ayrıldığı fikri en az on ikinci yüzyıla kadar geri götürülebilir. Yahudilerin kutsal vatanlarına dönerek dünyanın en görkemli ulusu olacakları düşüncesi de 17. yüzyılda dile getirilmiştir. Aynı şekilde inananların göğe alınmasıyla ilgili doktrinler de bu döneme aittir ve İncil kökenlidir.[3]  Fakat bu olay için Rapture ifadesini ilk defa Darby kullanmıştır. Bunun yanında 7 yıllık sıkıntı dönemi, Yahudilerin ahir zamandaki merkezi rolü ve benzeri bazı ögeler onun sistemini özgün kılmaktadır (s. 14-15).

Darby yazıları, vaaz turları ve 1862-78 yılları arasında ABD’ye yaptığı 7 seyahatle teorisinin yayılmasını sağlamıştır. Dönem bunun için çok uygundur. Amerika’da iç savaş dönemidir ve liberallerin Kutsal Kitab’ı lafzi olarak anlamanın tarih boyunca sıkıntılara yol açtığını savunduğu bu dönemde, dindar Protestanlar Darby’nin Kutsal Kitabı ve onun kehanetlerini temel alan fikirlerini heyecanla karşılamışlardır. Kutsal Kitap konferansları, enstitüler ve yayınevi ağları aracılığıyla bu fikirler yayılmıştır. Özellikle Scofield’in 1909’da Scofield Reference Bible’ını yayınlamasının büyük etkisi olur. Birinci Dünya Savaşı yıllarında dispensationalizm (dönemcilik) kelimesi, fundamentalizm ve Pentekostalizm ile eş anlamlı hale gelmiştir. Günümüzde ise Amerikan Evanjelikleri’nin yüzde onu, yani yaklaşık beş milyon insan Darby’nin fikirlerini benimsemektedir.

Sonuç olarak dönemcilik düşüncesinin merkezinde Yahudilerin kendi devletlerini kurması fikri vardır. Bu olmadan ne Deccal, ne musibet dönemi, ne Armagedon savaşı ne de Mesih’in ikinci gelişi gerçekleşebilir. Timothy P. Weber’in ifadesiyle söylenecek olursa, “Kısacası, bütün yollar Yahudilere çıkmaktadır.” (s. 15).

Yahudilerin Eski Hallerine Dönüşü

Genel olarak bakıldığında, Batı Dünyasının muhtemel bir Yahudi devleti hakkındaki yaklaşımlarını iki ana gruba ayırmak mümkündür:

  1. Tanrı’nın Yahudilerle olan ahdinin sona erdiği, dolayısıyla Yahudilerin Tanrı’nın dünya üzerindeki planlarında da Yahudilerin rolünün kalmadığı şeklindeki yaklaşım.
  2. Tanrı’nın zamanın sonu ile ilgili planında Yahudilerin önemli bir role sahip olduğu şeklindeki yaklaşım.
İlk yaklaşıma dair iki örnek verilebilir. Birincisi, İngiltere’de altıncı yüzyıldan itibaren ortaya çıkan, İngiltere’nin ‘Yeni İsrail’ olduğuna dair inanıştır. İkincisi ise, Amerika’ya göç eden Püritenler’in, kurdukları devleti Kutsal Kitaba atıfla ‘Yeni Dünya’ olarak isimlendirip kendilerini ‘Yeni İsrail’ olarak görmeleridir. Bu yaklaşım ABD’de 19. yüzyıl ortalarına kadar çok yaygındır ve -sonraki kısımda değinileceği üzere- günümüzde de taraftarları mevcuttur (s. 15-16).

İkinci yaklaşım 16. yüzyılda İngiltere’de ortaya çıkmıştır. Öyle ki modern Yahudi Siyonizmi’nden 300 yıl önce İngiltere Hıristiyanları arasında tam gelişmemiş bir Siyonizm’den bahsetmek mümkündür. Kutsal Kitabın İngilizceye çevrilmesi ve tek otorite olarak görülmeye başlanmasını takiben, Vahiy kitabının 20. babı hakkında kilisenin yorumunu terk ederek, literal bir yorumu tercih edenler bu yaklaşımı savunmaya başlamış ve bu görüşün ilk savunucuları kilise ve devletin tepkisini çekmişlerdir. Bunların çoğu kovuşturmalara maruz kalmış; bazıları görüşlerini değiştirerek kurtulmayı seçmiş, bazıları da görüş değiştirmeyip (yakılarak öldürülmek dâhil) çeşitli cezalara çarptırılmışlardır. Fakat 19. yüzyıla gelindiğinde bu yaklaşım artık İngiliz hükümetinin politikasını belirleyebilecek bir tesire sahip olmuştur. 1840 yılında dönemin başbakanı Lord Palmerston, Osmanlı nezdinde Yahudilerin Filistin’e dönmesine dair başarısız bir girişimde bulunmuştur.

İngiliz aydınlarının bu görüşün yaygınlaşıp benimsenmesinde etkisi büyüktür. John Milton ve Alexander Pope gibi meşhur şairler Yahudilerin Filistin’e dönüşü ve Mabedin tekrar inşasını konu edinen şiirler yazmışlardır. Meşhur Sir Isaac Newton da bu yaklaşımı savunanlardan biridir. Ona göre İşaya 11:11’de Tanrı’nın Yahudileri tekrar Filistin’e döndüreceği açıkça yazılmıştır.[4] Yahudilerin Hıristiyanlığa geçerek Armagedon öncesi kutsal topraklara döneceklerine inanan Newton, bunun 2060 yılından önce olmayacağını söyleyerek tarih de belirtmektedir (s. 16-18).

Not: Bu özet, kitap okuma programımız kapsamında Birinci Bölüm'ün sorumluluğunu üstlenen Arş.Gör. Mahmut S. Şengül'ün hazırladığı geniş özetten kısaltılarak hazırlanmıştır. 
Kendisine teşekkürlerimle...



[1] Çünkü Her Şeye Egemen RAB beni onurlandırdı ve sizi yağmalamış uluslara şu haberle gönderdi: "Size dokunan gözbebeğime dokunmuş olur" diyor. (Zekeriya 2:8).
[2] Ah, ne korkunç gün! Onun gibisi olmayacak. Yakup soyu için sıkıntı dönemi olacak, Yine de sıkıntıdan kurtulacak. (Yeremya  30:7).
[3] Rab'bin kendisi, bir emir çağrısıyla, başmeleğin seslenmesiyle, Tanrı'nın borazanıyla gökten inecek. Önce Mesih'e ait ölüler dirilecek. Sonra biz yaşamakta olanlar, hayatta olanlar, onlarla birlikte Rab'bi havada karşılamak üzere bulutlar içinde alınıp götürüleceğiz. Böylece sonsuza dek Rab'le birlikte olacağız. (I. Selanikliler 4: 16-17).
[4] O gün Rab, Asur'dan, Mısır, Patros, Kûş, Elam, Şinar, Hama ve deniz kıyılarından Halkının sağ kalanlarını kurtarmak için İkinci kez elini uzatacak.
Share:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

TÜRKİYE'DE DİNLER TARİHİ ÇALIŞMALARI

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *

Translate

En Çok Okunanlar

ZAMAN GEZGİNİ