Uludağ Ü. İlahiyat Fakültesi Dinler Tarihi Anabilim Dalı

Yahudilikte Oruç



 

Kur’an-ı Kerim’de orucun farz oluşunu bildiren âyet-i kerimede,

يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا كُتِبَ عَلَيْكُمُ الصِّيَامُ كَمَا كُتِبَ عَلَى الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِكُمْ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَۙ

Buyurularak orucun önceki kavimlere de farz kılındığı açıklanmaktadır (Bakara, 2/183). Kur’an’ın en çok bilgi verdiği topluluklar Yahudiler ve Hıristiyanlar olduğuna göre, bu açıklamanın muhatabı da öncelikle bu iki din mensupları olmalıdır. Biz bugünkü konuşmamızda Yahudilikteki oruç uygulamasından bahsetmek istiyoruz.

Yahudilikte erkeklerin 13, kızların 12. yaştan itibaren oruç tutmaları gerekir. Bununla birlikte 9. yaştan itibaren çocuklar oruca alıştırılır. Hamile kadınlar oruç tutabilirler. Loğusalığın 8. Gününden de itibaren oruç tutulur.

Yahudilikteki oruçları Büyük Oruçlar ve Küçük Oruçlar diye ikiye ayırmak mümkündür. Büyük 2 oruç: Yom Kippur Orucu ve 9 Av Orucudur. Büyük oruçlar akşamdan akşama, yaklaşık 25 saat kadar sürer; diğer oruçlar ise, İslâm’da olduğu gibi, sahurdan akşama kadar tutulur.

Yom Kippur, Tevrat’ta tutulması emredilen yegâne oruçtur.

Yom Kippur, yani Kefaret ve Bağışlanma Günü, Yahudi takviminin en önemli ve en kutsal günüdür. Yahudiler Yom Kippur’u, dua, tefekkür ve vicdan muhasebesi olarak değerlendirmeye çalışırlar. Bu oruç yahudi ay takviminin birinci ayı olan tişri ayının onuncu günü tutulur. Oruç arefe günü güneş batmadan yaklaşık bir saat önce başlar ve ertesi gün (10. gün) gün batımından yaklaşık 45 dakika sonraya kadar devam eder. Yirmi beş saati aşan bu süre içinde yeme, içme, cinsel ilişki, yıkanma ve her türlü temizlik, yağlanma ve deriden yapılmış bir şey giyme yasaktır. Başka bir deyişle, Şabat (Sebt) günü yasakları Yom Kipur’da da uygulanır.

Yom Kippur aynı zamanda Yahudilerin iki büyük bayramından biridir. Diğer büyük bayram, Roş ha-Şana, yani Yeni Yıl, Yıl Başı Bayramıdır. Roş ha-Şana bayramı ile Yom Kippur bayramı arasında on günlük süre vardır ve bu sürede hiçbir işe başlanılmaz, düğün yapılmaz, mahkeme açılmaz. Daha genel bir ifadeyle, af ve bağışlanma talep edilmesi gereken bu dönemde herhangi bir eğlencenin yapılması hoş karşılanmaz.  Bu yaklaşım bize, toplumumuzda sık sık dile getirilen “İki bayram arasında nikâh olmaz” sözünü hatırlatmaktadır. Bu söz, muhtemelen Anadolu’da asırlardır bir arada yaşadığımız Yahudi toplumundan Müslümanlara geçmiş olmalıdır. Zira İslam’da bırakınız iki bayram arasını, gerektiği durumlarda bayramlarda bile nikah kıyılabilir.

Az önce de ifade ettiğimiz gibi, Kefaret Günü, Yahudi takviminde yeni yılın onuncu gününe karşılık gelmekte ve bu günde tutulan oruç sahursuz olarak 25 saati bulmaktadır. Aşure orucunun da hicri takvimin ilk ayının, yani Muharrem’in 8-10. günlerini kapsadığı göz önünde bulundurulursa, İslamî kaynaklarda yer alan ve Hz. Peygamber (a.s.) döneminde Medine’deki Yahudilerin tuttukları söylenen “aşure”nin, Kefaret Günü orucu olduğu ortaya çıkmaktadır.

Kudüs’te Mabed’in bulunduğu günlerde Yahudiler Yom Kipur günü Mabed’e giderek kurban sunarlardı. Başkahin yılda sadece bir kez, o da Yom Kipur’da, Mabed’in “Kutsalların Kutsalı” adı verilen bölümüne girebilirdi. Başkâhinin burada yaptığı özel bir dua ritüelinin ardından, bütün Yahudilerin günahlarının kefareti olarak bir keçi çöle salıverilirdi. Keçinin uzaklaşmasıyla, Yahudilerin günahlarının da bağışlandığına inanılırdı. Salıverilen bu keçiye “Günah Keçisi” denilirdi. Mabed’in M.S. 70 yılında yıkılmasından sonra, bu uygulama yapılamaz olmuş, onun yerine bireysel olarak yapılabilen yeni bir uygulama ihdas edilmiştir. Günümüze kadar devam eden yeni uygulamaya göre, kurban olarak bir tavuk veya horoz alınmakta, kişinin başı üzerinde üç kez döndürülmekte ve “Bu benim bedelimdir, bu benim kefaretimdir. (Bu horoz (tavuk) ölüme giderken, ben iyi ve uzun bir hayata ve huzura ereceğim” şeklinde bir dua yapılmakta ve hayvan kesilmektedir. Ailenin her bireyi için bir tavuk veya bütün bireyler adına tek bir horoz kurban edilebileceği gibi, erkekler için horoz, kadınlar için tavuk da kesilebilir. Yom Kippur arefesinde yapılan bu yeni kurban uygulamasına Kaparot adı verilir. Bu açıdan bakıldığında, kimi zaman alışveriş merkezlerinde ya da kasaplarda gördüğümüz “adaklık/kurbanlık horoz bulunur” şeklindeki ilanın Müslümanlara değil, Yahudilere hitap ettiğini söyleyebiliriz.

Büyük oruçların ikincisi, 9 Av orucudur. Yahudi takviminde Av (yani Ağustos) ayının 9. Günü iki büyük felaket yaşanmıştır. Birinci Mabed M.Ö. 586 yılında ve ikinci Mabed M.S. 70 yılında yıkılmıştır. Bu iki acı olayın anısına 9 Av’da oruç tutulmaktadır. Orucun başlangıç yemeğinde et yemek ve şarap içmek yasaktır. Tek bir çeşit yemek ile yetinmek gerekir. Ayrıca bu öğünde, bir matem sembolü olarak katı yumurta yemek ve ayağa kül serpmek, bir gelenek olmuştur.

Bu iki büyük orucun dışında, Yahudi tarihindeki bazı trajik olayları anmak için tutulan başka oruçlar da bulunmaktadır. Oruç ayrıca, kişisel bazı isteklerin Tanrı’ya niyazı, kişisel veya toplumsal bazı sakıntıların ortadan kalkması için de tutulabilir.

Söz gelimi, Yahudi Kutsal Kitabı’nda Hz. Davud’un tuttuğu bir oruç anlatılmaktadır. Hz. Davud, hasta bebeğinin iyileşmesi amacıyla dua etmiş ve duasının kabul edilmesi için de oruç tutmuştur. Ancak bebek yedinci gününde ölünce, Hz. Davud oruç tutmayı bırakarak yemek yemiş ve kendisini yadırgayanlara da şu cevabı vermiştir: “Çocuk yaşarken oruç tutup ağladım. Çünkü, ‘Kim bilir, RAB bana lütfeder de çocuk yaşar diye düşünüyordum. Ama çocuk öldü. Artık neden oruç tutayım? Onu geri getirebilir miyim?! Ben onun yanına gideceğim, ama o bana geri dönmeyecek.

İşlenen bir günahın, yapılan bir yanlışın veya karşılaşılan bir kötülüğün ardından pişmanlık veya matem göstergesi olarak ve bağışlanma dilemek için de oruç tutulmuştur. Nitekim pek çok günah işleyen İsrail kralı Ahav, yaptıklarından pişman olup oruç tutmuş ve Tanrı onun günahlarını bağışlamıştır.

Yahudiler, doğal veya beşerî tehditlerle karşılaştıklarında da topluca oruç tutmayı âdet edinmişlerdir. Söz gelimi, önlerine gelen kavimleri yenip kılıçtan geçiren Benyaminoğulları ile savaşmadan önce, tüm Yahudiler oruç tutmuşlardır. Bu bağlamda, Yahudiler bazen de ülkede hüküm süren kıtlığı bitirmesi için Tanrı’ya niyaz ederken oruç tutmuşlardır.

Yahudi kutsal kitabında anlatıldığına göre, Tanrı’nın kendilerine gelecek azabından korkanlar da oruç tuturaak bu azaptan kurtulmaya çalışmışlardır. Nitekim,  Hz. Yunus, Ninova halkına gitmiş ve onlara Tanrı’nın Ninova’yı kırk gün sonra yıkacağı mesajını iletmiştir. Bu haberi alan Ninova halkı oruç tutarak bağışlanma dilemiş ve Tanrı’nın gazabından kurtulmuşlardır.

Yahudi kutsal kitabında Hz. Musa’nın Sina dağında kırk gün oruç tuttuğundan bahsedilmektedir. Ancak Hz. Musa’nın tuttuğu kırk günlük orucu, İsrailoğulları’nın da tuttuğuna dair bir bilgiye sahip değiliz. Elimizdeki bilgiler ışığında, bu oruç Hz. Musa’nın Sina dağı tecrübesine özgü gibi görünmektedir. Belki bunun tek istisnasının, Hz. İsa’nın çölde kırk gün boyunca oruç tutması olduğunu söyleyebiliriz.

Oruç tutulurken duanın yanı sıra, günahların itiraf edilmesi gerekir. Topluca tutulan oruçlarda ayrıca Tevrat’tan bölümler okunmaktadır. Oruçlu, elbiselerini parçalamak, çul giymek veya üstüne kül dökmek suretiyle nefsini alçaltır. Bununla birlikte, sağlıkla ilgili bir tehlike söz konusu olduğunda bütün oruçlar bozulabilir. Eğer oruç, Şabat gününe denk gelmişse, o gün tutulmaz, Pazar gününe tehir edilir. Yom Kippur orucu bu konuda bir istisna oluşturur ve Şabat gününe denk geldiğinde, tehir edilmeyip o gün tutulur.

Topluluk olarak tutulan oruçlar olduğu gibi, adak oruçları da bulunmaktadır. Ancak birden fazla gün peşpeşe oruç tutulmaz.

Son olarak, İslam’da olduğu gibi, Yahudilikte de orucun salt bir açlık olmadığını, oruçla kişinin maneviyatının güçlenmesinin amaçlandığını ifade etmek gerekir.  Bu durum Yahudi Kutsal Kitabı’nda şöyle anlatılmaktadır

“Orucunuz kavgayla, çekişmeyle, şiddetli yumruklaşmayla bitiyor. Bugünkü gibi oruç tutmakla sesinizi yükseklere duyuramazsınız. İstediğim oruç bu mu sanıyorsunuz? İnsanın isteklerini denetlemesi gereken gün böyle mi olmalı? Kamış gibi baş eğip çul ve kül üzerine mi oturmalı? Siz buna mı oruç, RAB’bi hoşnut eden gün diyorsunuz? Benim istediğim oruç, haksız yere zincire, boyunduruğa vurulanları salıvermek, ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak, her türlü boyunduruğu kırmak değil mi? Yiyeceğinizi açla paylaşmak değil mi? Barınaksız yoksulları evinize alır, çıplak gördüğünüzü giydirir, yakınlarınızdan yardımınızı esirgemezseniz, ışığınız tan gibi ağaracak, çabucak şifa bulacaksınız. Doğruluğunuz önünüzden gidecek, RAB’bin yüceliği artçınız olacak.”.


Kaynakça

Alalu, Suzan v.dğr.,Yahudilikte Kavram ve Değerler, İstanbul: Gözlem Gazetecilik Basın ve Yayın A.Ş., 1996; 
Cilacı, Osman, İlâhi Dinlerde Oruç, Hac ve Kurban, İzmir: Akyol Neşriyat ve Matbaacılık, 1980, s. 14-21; 
Feyizli, Tahsin, İslâm’da ve Diğer İnanç Sistemlerinde Oruç-Kurban, İstanbul: Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Yayınları, 1988, s. 21-28; 
Milgrom, Jacob, “FastingandFastDays”, Encyclopedia Judaica, Second Edition, ed. FredSkolnik, Detroit: Thomson& Gale, 2007,c. 6, s. 719-721; 
Yitik, Ali İhsana, “Oruç”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, İstanbul, 2007,s. 414-416.
Share:

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

TÜRKİYE'DE DİNLER TARİHİ ÇALIŞMALARI

İLETİŞİM FORMU

Ad

E-posta *

Mesaj *

Translate

En Çok Okunanlar

ZAMAN GEZGİNİ