Bu yazı 15.06.2020 tarihinde Düşünce Feneri'nde yayımlanmıştır.
8 yaşında mıydı, yoksa 9 mu? Tam hatırlayamıyordu. Ama her halükarda 1980’nin 12 Eylül darbesinden sonra olmalıydı. Bir sabah uyandığında anne babasına ve büyük kardeşlerine o gece gördüğü bir rüyasını anlatmıştı. Rüyasında Hz. Meryem’e ait olduğunu anladığı bir ses duymuştu. Ses karanlık içinden geliyordu ve sesin kaynağına dair hiçbir görüntü yoktu. “Bu benim oğlumdur.” diyordu ses, karanlıkta tam belli olmayan bir silüete işaret ederek. “Bu benim oğlumdur. Ona çok zulmediyorlar. Oğluma zulmetmesinler.”
Sonraki uzun yıllar boyunca bu rüyayı bir daha anmayacaktı. Bu sebeple, ilahiyat eğitiminin ardından dinler tarihi alanına yönelmesinde bu rüyanın bilinçaltında etkili olup olmadığını da tam olarak bilemiyordu. Ama çalışmalarını Hıristiyanlık alanına yönelttikten sonra, şu iki soru mütemadiyen zihnini meşgul edecekti: Hz. İsa’ya zulmedenler kimlerdi? Hz. Meryem kimlerden şikâyet etmişti?
Bu sorunun cevabında akla ilk gelenler şüphesiz Yahudilerdi. Tebliği esnasında Hz. İsa’ya inanmadıkları gibi, ondan kurtulmak için planlar kuran ve idamı istemiyle Roma valisine müracaatta bulunanlar da onlardı. Yahudilerin şikâyeti sonucu Hz. İsa yargılanmış ve hem Yahudilerin hem de Hıristiyanların ortaklaşa benimsedikleri inanca göre çarmıha gerilmiş ve çarmıhta can vermişti. Bu sebeple Hıristiyanlar, asırlar boyunca Yahudileri, Rab olarak kabul ettikleri İsa’yı öldürmekle, başka bir deyişle “Tanrı kâtili” olmakla suçlamışlardı.
Hıristiyanlar açısından bakıldığında, belki de Hz. İsa’ya en çok zulmedenler Müslümanlardı. Başta Kudüs ve İstanbul olmak üzere, eskiden Hıristiyanlara ait olan pek çok şehir ve bölgeyi ele geçiren Müslümanlar, Hıristiyanların tarih boyunca en amansız rakipleri ve düşmanları olmuşlardı. Fethettikleri bölgelerde çok sayıda Hıristiyanın İslam’a girmesinden de yine Müslümanlar sorumluydu. Bu da onları, Hıristiyanların gözünde, Hz. İsa’ya ve onun takipçilerine zulmetme konusunda baş şüpheli durumuna getiriyordu.
Hz. Meryem, gerçekten Yahudilerden ve Müslümanlardan mı şikâyetçiydi? Yoksa başka bir hakikati mi haykırıyordu?
Hıristiyanlık üzerine araştırma yapan basiret sahibi çoğu araştırmacının tespit edebileceği gibi, aslında Meryem oğlu İsa’ya zulmedenler, onun takipçisi olduğunu söyleyen Hıristiyanlardan başkası değildir.
İlk bakışta paradoks olarak görülebilecek bu iddia, yakından ve derinlikli bakıldığında bir hakikat olarak kendisini gösterir. Hz. İbrahim, Hz. Musa, Hz. Davud ve Hz. Süleyman’ın peşinden gelen ve izinden yürüyen bir peygamber olarak Hz. İsa, tek tanrı inancını tebliğ etmiş ve din konusunda kendi çağında ortaya çıkmış veya yaygınlık kazanmış yanlış uygulamaları tashih etmeye çalışmıştı. Ne var ki, bu dünyadan ayrılmasından çok kısa bir sonra, belki bir asır bile geçmeden, onun tevhid inancı tahrif edilerek, Hz. İsa tanrılaştırılmıştı. Dinler tarihi açısından bakıldığında Hz. İsa’nın tanrılaştırılmasına benzer bir örnek olarak Buda’nın durumunu görebiliriz. Ama Buda’nın tanrılaştırılması bile asırlar sürecek gelişmelerin ardından gerçekleşmişir. Kendisini bir peygamber ve insanoğlu olarak tanıtan Hz. İsa’nın tanrılaştırılması, aslında Hz. İsa’nın tüm tebliğ faaliyetinin boşa gitmesi veya tersyüz edilmesi anlamına geliyordu. Hıristiyan inancına göre, Yahudiler Hz. İsa’nın bedenini çarmıha germişlerdi. İdam veya şehit edilen nice kişinin öğretisi ve hatırası uzun yüzyıllar yaşayabilir ve öğreti yaşadıkça öğreti sahibi de yaşıyor kabul edilebilir. Ama öğretisi yiten bir kişi gerçekten ölmüş demektir. Öğretisini tamamen değiştirerek Hz. İsa’nın manen çarmıha gerip ölümüne neden olanlar, onun adını devam ettirdiğini iddia edenler değil midir? İbadet gününü Cumartesiden Pazara değiştirenler, yetişkinleri vaftiz etmek yerine bebek vaftizini uygulamaya başlayanlar, hastalara şifa vermek için yapılan şifa yağlamasını, rahat ölüm için yapılan son yağlamaya dönüştürenler, sadece bir kez yapılması gereken günah itirafını çoğaltanlar, pek çok kez yapılabilecek olan yağlamayı, bir kez yapılabilir bir uygulamaya dönüştürenler, bekârlığı ve manastır hayatını icat edenler, endüljansı ve engizisyonu icat edenler, pek çok putperest uygulamasını Hıristiyanlık dinine ithal ederek, putperestleri Hıristiyanlaştırmaya çalışırken, Hıristiyanlığı putperestliğe yaklaştıranlar yine Hıristiyanlar, bilhassa Katolikler değil miydi?
Bu dünyadan ayrılmasından çok kısa bir süre sonra Hz. İsa’nın öğretileri büyük ölçüde tersyüz edildi. Bu açıdan bakıldığında, belki de onu, peygamberlerin en bahtsızı olarak bile adlandırabiliriz. Ve yine bu açıdan bakabilirsek, Hz. Meryem’in şikâyetini ve feryadını da belki duyup anlayabiliriz.