İstisnaları dışarıda tutulursa, şarkıyatçı şu veya bu şekilde sömürgecilikle ilişki kurmuş kişidir. Bazen devleti adına çalışan bir ajan olmuştur, bazen teorisyen. Ya masa başında ya da sahada sömürgecilerin işini kolaylaştıran bir araştırmacıdır o. İlim sadece ilim için değil, devleti ve devletinin siyasî/emperyal idealleri uğruna icra edilen bir uğraştır onun gözünde.
Buna mukabil, garbiyatçıyı sömürgecilikle ilişkilendirecek herhangi bir bağ yoktur. Şarkın ne zayıf ve edildgen olduğu günümüzde, ne de güçlü ve hâkim olduğu geçmiş dönemlerinde, “öteki”ni araştıran bir Şarklının veya daha özelde Müslümanın ajandasına sömürgecilik yer almaz.
Dolayısıyla, emperyalizmle irtibatlı ve iltisaklı şarkıyatçı aslında doğru ve tam bir sunum peşinde değildir. Şarkıyatçıyı ilgilendiren, İslâm hakkında elde ettiği bilgilerin, sömürgecilik politikasında devletin veya misyonerlik faaliyetinde misyonerin işine yarayacak yönlerini bulup öne çıkarmaktır. Doğrudan ziyade, kendince faydalının peşinde koşan şarkıyatçının aradığı İslam değildir; İslam’ı doğru anlamak ve eksiksiz sunmak gibi bir derdi de yoktur aslında. İslâm’daki hakikat ifadelerini, insanlık için yüce değerleri değil, kendince kusur gördüğü şeyleri parlatır. Hz. Peygamber’in hayatından örnek alınacak kesitlerin değil, modern hayata ve batılı insana ters görünen hususların peşindedir. İslâm’da ittifak edilen konuları değil, ihtilafları önemser. Müslüman yöneticilerin gayr-i Müslimlerle ilgili binlerce âdil uygulamasını kısaca ve "büyük" bir lütufla (!) verdikten sonra, istisna kabul edilecek birkaç zulüm örneğini detaylıca anlatır.
Şarkıyatçının çalışmasını test etmenin basit bir yolu vardır. Aslında bu, dinler tarihinin en temel ve vaz geçemeyeceği ilkesidir. Kendi inancının dışındaki bir dini araştıran kişinin yaptığı çalışmayı, incelediği dinin mensupları ve âlimleri “Evet, bu benim dinimdir.” diyerek kabul ve tasdik ediyorlarsa, o çalışma doğru ve başarılıdır.
Kaç şarkıyatçı bu sınavdan başarıyla geçebilir!?