Oldu bâzâr-ı cihân revnakı bir dürr-i yetîm
Kî degül îki cihân hâsılı ol dürre bahâ.
Fuzûlî, Hadikatü's-Süeda (Dîvân), V/3.
***
Fâilâtün Feilâtün Feilâtün Feilün
***
اولدى بازار جهان رونقي بر درّ يتيم
كه دكل ايكي جهان حاصلي اول درّه بها
***
Bir yetim incidir bu cihan pazarının gözdesi
Toplasan iki cihanı, olmaz o incinin dengi.
***
Bir yetim inci aydınlattı bu cihan pazarını,
İki cihanı toplasan, karşılamaz pahasını.
Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan'ın bu iki beyit için şerhi şu şekildedir:
(Cihan pazarını bir dürr-i yetim aydınlattı, onun revacı oldu ki, iki cihanın mahsulü o incinin bahası olamaz.)
Dürr-i yetim, sadefte tek olarak gelişen incidir ki çok kıymetlidir.
Hazret-i Peygamber yetim ve öksüz olarak büyüdü. Kendisini dedesi Abdül'-Muttalib yetiştirdi .
Cihan bir pazara benzetiliyor. Oraya çok değerli bir inci geliyor. Onun parlaklığı, dolayısıyla aydınlığı cihan pazarının revacına yani alış verişin hararetlenmesine de sebep oluyor. Öyle bir inci ki, iki cihanın mahsulü ona baha olamıyor. Bu beytte yetimin ve revnakın ikişer ma'nâsı vardır. Yetimin birinci ma'nâsı tek inci, ikinci ma'nâsı Hazret' i Peygamber' in yetim oluşudur. Revnakın bir ma'nâsı inci parlaklığı, ikinci ma'nâsı pazarın revacıdır. Bir de bir dürr-i yetim ile iki cihan arasında aynı zamanda tenasüp ve tezat san'atlarını görüyoruz.
İki cihanın mahsulünde şu ma'nâ vardır: İnci sadeften çıkar. Sadefin altı ve üstü dardır, inci onların içindedir. İki cihanın mahsulüdür. İki cihan dünya ve âhirettir. En değerli inci Bahreyn adalarında çıkar. Bir inci, iki deniz "Bahreyn" arasında da çok ince bir san'at vardır. Aynı san'atı Nedim, İstanbul kasidesinde yapmıştır.
Bir gevher-i yek-pâre iki bahr arasında
Hörşîd-i cihan-tâh ile tartılsa sezadır
Nedim iki bahr (Bahreyn) diyerek san'atını daha açıkça yapmıştır.
Bu beytte yekpâre, tek yani sadeften tek çıkan büyük inci demektir. Tartılmak kelimesi de hem mukayese hem de terazi ile tartılmak ma'nâsmadır. İnciyi tartarak alıp satarlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder