Kad enâre'l-ışku li'l-uşşâki minhâce'l-hüdâ,
Sâlik-i râh-ı hakîkat ışka eyler iktidâ.
Fuzûlî, Hadîkatü's-Süedâ (Dîvân), I/1.
***
قد أنار العشق للعشاق منهاج الهدى
سالك راه حقيقت عشقه ايلر اقتدى
***
Aşk aydınlatır hidayet yolunu âşıklara,
Hakikat yolunun yolcusu tabi olur aşka.
***
Prof. Dr. Ali Nihat Tarlan'ın şerhi:
Fuzûlî, ilk gazelinin birinci mısrasını Arapça yazmıştır. Bu İran ve Türk edebiyatlarında bir an'ane halindedir. Nitekim Fuzûlî'nin çok iyi tanıdığı Nevayî de böyle yapmıştır.
İnsanda fitrî olan din duygusu, onun maddi ve manevi hayatına hakimdir. Bir sanatkarı tanımak için onun hayatının dokusuna girmek şarttır. Divan edebiyatında hakim olan unsur dini unsurdur. Bu itibarla Fuzûlî’yi şerh ve izah için onun Müslüman olarak hüviyetini tespit zarureti vardır. Bunu ise ancak eserleri bize verebilir.
Müslümanlıkta dini unsuru iki cepheye ayırırız: Şeriat ve tarikat. Şeriatta hakim olan zühd ve takvadır. Zühd ve takvayı bir vasıta değil, bir gaye telakki eden ve muayyen ibadetleri yerine getirmekle her şeyi yaptığını zanneden basit dimağlar ile tefekküre ve sevgiye en büyük değeri veren mutasavvıflar arasında daimi bir mücadele vardır. Halbuki Kur'an-ı Azimü'ş-şan'da şeriat ile tarikat el eledir. Tarikata şeriat kapısından girilir.
Fuzûlî, ilk gazelinin ilk beytinde aşktan bahsettiğine göre onun bir mutasavvıf olduğu açıkça görülüyor. Çünkü şeriatta asıl olan akıldır. Tarikatta aşktır. Akıl, masiva, yani kesret aleminde yaşamanın yollarını gösterir. Aşk ise "mavera" yani vahdet aleminin idraki içindir. Akıl, mahduttur, aşk; sonsuzdur.
Şimdi Fuzûlî’nin birinci beytini izah edelim. Fuzûlî diyor ki:
Aşk, hakikat yolunu aydınlatınca o yolun yolcusu, onun gösterdiği yola gider. Demek ki insan, hakikata ancak aşk ile erişir. Şair bu beytinde aşkı şu vasıflarla gösteriyor:
Yolcunun yolunu aydınlatan.
Demek ki yol karanlıktır. Yol hakikat yolu olunca elbette karanlıktır. Çünkü sonsuz müşkilâta maruz kalınır. Bu kainat muammasıdır. Beşer asırlarca bunun peşinde koşmaktadır.
Karanlık bir gecede yolcunun yolunu aydınlatan, ona ne tarafa gideceğini gösteren tek şey vardır: Yıldızlar. Bu beyitte aşk bir yıldıza benzetiliyor. Aynı zamanda Arapça mısrada iki kelime vardır ki, bunların altın da bir hadis-i şerif gizlidir. Hüda ve iktida. Bu iki kelime Hadise telmih olarak kullanılmıştır. Hadis şudur:
"Ashabî kennücûmi bi eyyihim iktedeytum ihdeteytum.
Benim ashabım yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız doğru yolu bulursunuz".
Bu hadis ile aşkın bir yıldıza benzetildiğini görüyoruz. Nasıl insan, kendi iradesi ile bir yıldız vücuda getiremez ve onu ancak Hakk'ın iradesi var ederse, aşk da insanlara Allah'ın bir lütfudur. İstediğini bu lutfa mazhar eder, istediğini mahrum bırakır. Onun için aşk yıldıza benzetiliyor. Ruhta o yıldız doğunca hakikat yolcusu onun yolunda gitmek mecburiyetindedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder