Kitabın Vaat ve Kehanet, Sevgi ve Nedamet başlığını taşıyan İkinci Bölümünde Evanjeliklerin İsrail’i destekleme gerekçeleri açıklanmaktadır.
İsrail’e Yönelik Evanjelik Desteğin Dayanağı
Evanjelikler İsrail’i neden desteklemektedirler? Bu konuda Evanjeliklerin tehlikeli bir art niyete sahip oldukları zaman zaman dillendirilmektedir. Evanjeliklerin, Yahudileri kitleler halinde Hıristiyanlaştırmayı, Hıristiyan olmayanları da yine kitleler halinde öldürmeyi düşündükleri söylenmektedir. Ayrıca, kurulmuş ve devam eden bir İsrail devleti, Evanjeliklerin inancına göre, kıyametten önce inanmış Hıristiyanların Göğe Yükseltilmesini (Rapture) ve İsa Mesih’in İkinci Gelişi’ni hızlandıracaktır. Ancak yazarımıza göre, Evanjeliklerin Yahudileri ve İsrail devletini desteklemesi daha karmaşık gerekçelere dayanmaktadır (s. 23).
Pek çok Evanjelik için İsrail’in desteklenmesinin temel nedeni, Tanrı’nın İbrahim’e vermiş olduğu şu vaadidir:
Bu, Evanjeliklerin İsrail Devleti’ni desteklemelerinin nedenini açıklamak için en çok kullandıkları ifadedir. Cyrus Ignatius Scofield, Scofield Reference Bible isimli eserinin 1909 baskısında bu cümleye yazdığı notta bu vaadin tam olarak diyaspora tarihinde gerçekleştiğini söylemektedir. Yahudilere zulmedenlerin işleri daima kötüye; buna karşın onları koruyanların işleri ise daima iyiye gitmiştir. Scofield büyük bir güvenle geleceğin bu prensibi daha bariz bir şekilde kanıtlayacağını eklemektedir. Öte yandan, pek çok Siyonist Hıristiyan günümüzde bunun, zaten gerçekleşmiş olduğuna kesinlikle inanmaktadır.
Evanjelikler, Amerika Birleşik Devletleri'nin, sırf İsrail ve Yahudi halkını desteklediği için kutsandığını savunmaktadır. Onlara göre, eğer ABD İsrail'e düşman olursa, Tanrı'nın da aynı şeyi ABD'ye yapacaktır. Jerry Falwell 1980 yılında aynı Kitab-ı Mukaddes cümlesine başvurarak "Amerika Yahudileri desteklediği için, Tanrı da Amerika'yı kutsamaktadır." demiştir. "Eğer bu ulus topraklarının bereketli olmasını, bilimsel başarılarının göz doldurmasını ve özgürlüğünün kusursuz olmasını istiyorsa, İsrail'in yanında durmaya devam etmelidir." (s. 24).
Güney Baptist Birliği’nden (Southern Baptist Convention) Richard Land şu tespiti yapmaktadır: "Günahlarımızı ve yeni-pagan (neo-pagan) hayat tarzımızı düşünecek olursanız, ABD dünyada kutsallık sıralamasında birinci sıraya yerleştireceğiniz bir ulus olmaz. Hatta ona ikinci sırayı bile vermezsiniz. Ama Tanrı, bizi dünyadaki tüm uluslardan daha çok kutsamıştır. Yirminci yüzyılda ABD'yi, Almanya, Rusya veya Polonya ile karşılaştırınız. Biz Batı'da en az anti-Semitik ulus olduğumuz ve İsrail'i desteklediğimiz için, Tanrı bize bu kutsamayı bahşetmiştir."
Land, Washington'da çok etkili bir kamu politikacıları arasındaydı. O, her hafta Bush yönetimine danışmanlık yapar ve bizzat Bush ile düzenli olarak görüşürdü.
Scofield'ı takip eden diğer Siyonist Hıristiyan liderler, İsrail'e lanet edenlerin başına gelecek lanetlere vurgu yapmaktadırlar. Hukuk uzmanı John Eidsmore, 1984 yılında Tanrı ve Sezar (God and Caesar) isimli eserinde Tanrı'nın Anti-Semitik olan tüm dünya güçlerini (Asurlular, Babilliler, Amalekliler, Fenikeliler, Filistinliler ve Süryaniler) yargıladığını yazmıştı. "Eğer biz İsrail karşıtı olursak" diye uyarıyordu, "Tanrı bizi de yargılar." İsrail İçin Birleşen Hıristiyanlar (Christians United for Israel) isimli lobi grubunun kurucusu olan John Hagee, Yahudi düşmanlarının listesini daha da uzatmış ve Firavunlar, Babilliler, Grekler, Romalılar, Osmanlı İmparatorluğu ve "kaz yürüyüşlü bir deli olan Adolph Hitler" gibi Yahudi halkına zulmedenlerin akıbetlerinin ne olduğunu sormuştu. Hagee'nin cevabı çarpıcıydı: Onlar "insanlık tarihinin kemik bahçesindeki [mezar] dipnotlardır." (s. 25).
Siyonist Evanjelikler son zamanlardaki bazı durumlarda da bu lanetin gerçekleştiğini fark ettiler. Yahudi bir kökene mensup bir Hıristiyan olan Jan Markell 2007'de Tony Blair'e işaret etmişti. Bir ara çok popüler olan İngiliz Başbakanı o yıllarda, büyük oranda Irak savaşına destek vermesi nedeniyle taraftarlarının çoğunu kaybetmişi. Buna karşın, Markell, Blair'in düşüşünü onun İsrail politikasına bağlıyordu: "Blair, Kutsal Kitap'ta (Yoel 3) kesinlikle yasaklandığı halde, bir Filistin Devleti'nin dünyanın hastalıklarına çare olacağını düşünüyordu." (s. 25).
Tanrı Ahdini İbrahim, İshak ve Yakup’la Yapmıştır, İsmail ile değil
Tanrı Yahudilerin ataları olan İbrahim, İshak ve Yakub’a Kutsal Toprakları verdi. Fakat Richard Land gibi önde gelen Siyonist Hıristiyanlar Kutsal Toprakların İbrahim’in ilk oğlu olan İsmail’e verilmediğini iddia etmektedirler.
Bazı Evanjelik önderlere göre, İsrail-Arap çatışmasının temelinde İbrahim ve eşi Sara’nın iman eksikliği yatmaktadır. Eğer onların imanlarında böyle bir eksiklik olmasaydı, İsrail-Arap çatışması, hatta Araplar var olmayacaktı. Tanrı Yaratılış kitabında İbrahim’e defalarca bir oğul sözü vermiş, fakat İbrahim sabırsız davranmıştır. Sarah kendi hizmetçisi Hacer ile İbrahim’in bir çocuğu olmasını sağlamış ve neticede İsmail doğmuştur. Modern Araplar İsmail’den gelen nesildir ve Graham’a göre bu yüzden kutsal topraklar üzerinde bir rekabet söz konusu olmaktadır (s. 26).
İsrail’de dökülen kanın sebebi İbrahim ve Sara’nın sabırsızlığı ve güvensizliğidir. Daha sonra İsrailliler Tanrı’nın “Kenanlılarla antlaşma yapmayın” (Hakimler 2:1-3) emrine itaatsizlik ettiler. Neticede İsmail’in soyu Tanrı’nın emriyle onların yanı başında diken olarak kaldı. Graham’a göre bugün de bu dikenler Yahudilerin yanı başında olmaya devam etmektedir. Bu durum, Arap-İsrail çatışmasına dair klasik Siyonist Hıristiyan anlayışıdır. Hal Lindsey 1970 yılında yazdığı Merhum Muhteşem Gezegen Dünya (The Late Great Planet Earth) adlı çok satan eserinde İbrahim’in kısa süreli itikat zayıflığının Yahudilerin 4000 yıldır felakete uğramasına sebebiyet verdiğinden bahsetmiştir (s. 26-27).
Tanrı’nın Kehanet Saati Olarak İsrail (Israel as God’s Prophetic Clock)
Pek çok Evanjelik İsrail’i desteklemektedir. Çünkü:
- Tanrı’nın seçilmiş halkla olan ahdinin hâlâ geçerli olduğuna inanmaktadırlar.
- Verilen vaadlerin sonsuza dek geçerli, yanılmaz ve harfi harfine doğru olduğuna inanmaktadırlar.
- Siyonist Hıristiyanlar Kutsal Kitap’ta geçen Tanrı’nın kendi halkını kutsal topraklara geri getireceğine ve yaşamlarını orada sürdüreceklerine dair vaade inanmaktadırlar. İsrail’in 1948’de kuruluşunu da bununla ilişkili olarak değerlendirmektedirler ve aynı zamanda 1967’deki Altı Gün Savaşları’nda İsrail’in Doğu Kudüs’ü, Yahuda’yı, Batı kıyısındaki Samarya’yı, Gazze’yi ve Golan Tepelerini ele geçirmesini de buna bir işaret şeklinde görmektedirler (s. 27).
Jerry Falwell 14 Mayıs 1948 günü İsrail devleti bağımsızlığını ilan ettiğinde, bunun, İsa’nın göğe yükselişinden bu yana gerçekleşen en önemli olay olduğunu söylemiştir.
Çok sayıda dindar Hıristiyan için 1967’de İsrail'in eski şehri (Kudüs’te bulunan sur bölgesi) ele geçirmesi, önemli bir olaydır. Zira bu durum Gentilelerin döneminin bittiğinin işaretidir. Nitekim İsa bunu önceden haber vermiştir:
Pek çok Siyonist Evanjelik bunu 19. Yüzyıl ve sonrası olarak yorumlamaktadır (s. 27-28).
“Kılıçtan geçirilecek, tutsak olarak bütün uluslar arasına sürülecekler. Yeruşalim, öteki ulusların dönemleri tamamlanıncaya dek onların ayakları altında çiğnenecektir.” (Luka 21:24).
Pek çok Siyonist Evanjelik bunu 19. Yüzyıl ve sonrası olarak yorumlamaktadır (s. 27-28).
Yargı
Bazı Evanjelikler İsrail’i destekleme gerekçesi olarak başka bir motivasyondan söz etmektedirler. Onlar, vakti geldiğinde Tanrı kendi ruhlarını yargılarken, Yahudilere yönelik muamelelerinin temel ölçüt olacağına inanmaktadırlar. 1978 yılında meşhur Siyonist Hıristiyan Derek Prince, Yoel peygamberin haber verdiği gibi, Tanrı’nın milletleri yargılayacağını yazmıştır: (s. 29)
“O günler Yahuda ve Yeruşalim halkını sürgünden geri getirdiğimde, bütün ulusları toplayıp Yehoşafat Vadisi’ne indireceğim. Mirasım olan İsrail halkını uluslar arasına dağıttıkları ve ülkemi bölüştükleri için onları orada yargılayacağım.” (Yoel 3:1-2).
Günümüz Siyonist Hıristiyanların en etkili isimlerinden biri olan John Hagge Yahudileri destekleme gerekçesi olarak aynı hususa işaret etmektedir: Kutsal Kitaba inanan her Hıristiyan, İsa Mesih’in yeryüzüne indiğinde yapacağı ilk şeyin milletlerin yargılanması olacağını bilir. Bu yargılamanın başlıca ölçütü gentilelerin İsrail’e ve Yahudi halkına nasıl davrandığıyla ilgilidir. Anti-semitizmden suçlu bulunurlarsa, Tanrı’nın yargılamasıyla [azabıyla] karşı karşıya kalacaklardır.
Dallas’taki Yahudi Araştırmaları Enstitüsü yöneticisi Jim Sibley de aynı şeyi söylemektedir. Ona göre, Eski Ahit peygamberleri, özellikle de Zekeriya ve Yeşaya, sık sık milletlerin yargılanacağı günün geleceğinden bahsetmektedirler (s. 29).
Dallas’taki Yahudi Araştırmaları Enstitüsü yöneticisi Jim Sibley de aynı şeyi söylemektedir. Ona göre, Eski Ahit peygamberleri, özellikle de Zekeriya ve Yeşaya, sık sık milletlerin yargılanacağı günün geleceğinden bahsetmektedirler (s. 29).
Sevgi
Siyonist Hıristiyanların Yahudilere yönelik hisleri saygıdan ibaret değildir. Hagee “Hıristiyanım, fakat Yahudi halkını sevmiyorum” şeklinde bir şey söylemenin imkânsız olduğunu ifade etmekte ve Kutsal Kitabın bize sevginin dille söylenen değil, eylemle yapılan şey olduğunu (I. Yuhanna 3:18) öğrettiğini de sözlerine eklemektedir. (s. 29-30).
Tanrı İsrail sevgisini gizemli bir şekilde Hıristiyanların kalbinde yeşertmiştir. Bu, bazı insanlara herhangi bir açık sebep ya da hazırlık olmadan verilmiştir. (s. 30).
Bazı Hıristiyanların kalbinde Yahudileri sevmek için ise özel bir tetikleyici/teşvik edici unsura ihtiyaç duyulmamıştır. Onlar hayatlarını İsrail’e adamaları gerektiğini biliyorlardı. Miriam Rodlyn Park’ın durumu bu şekildeydi. Lisenin son iki yılını Yahudi bir ailenin yanında geçirdikten sonra, kendi yolundan emin oldu ve Yahudi halkını korumayı kendine düstur edindi. Ona göre annesinin kendisine bir Yahudi adı olan Miriam’ı vermiş olması bile buna bir işaret olarak değerlendirilmeliydi (s. 30).
Pek çok Evanjeliğin İsrail’e karşı beslediği sevgi açıklanamaz/anlaşılamaz. Pastör Glenn Plummer bana “bir kadın eşine ‘beni neden seviyorsun’ diye sorduğunda, hangi cevap doğrudur? Muhtemelen her ne söylenirse söylensin, cevap yanlış olacaktır” demiştir. “Doğru cevap yoktur. İsrail’i sevmemle ilgili hakikat de bu şekildedir.” (s. 30-31).
Başkaları için olduğu gibi, Siyonist Hıristiyanlar için de sevgi, diğergam olmak zorunda değildir (Bir menfaata veya çıkara da dayanabilir). John Hagge, İncil’deki Romalı komutanın hikâyesine işaret etmektedir. Romalı komutan, İsa’dan kölesini iyileştirmesini ister. Yahudi büyükler İsa’ya der ki “Bu adam senin yardımına layıktır. Çünkü ulusumuzu seviyor. Havramızı yaptıran da kendisidir” (Luka 7:4-5). Hagee, Yahudi halkına yardım eden bu gentilenin Tanrısal kutsamaya layık görüldüğüne işaret etmektedir. Günümüz için buradaki açık mesaj, aynı durumun Hıristiyanlar için söz konusu olmasıdır (s. 31).
Minnettarlık
Pek çok Evanjelik, Yahudiliğe ve Yahudi halkına borçlu olduklarını minnetle kabul etmektedirler. Robert Stearns Yahudi şehitlerinin kanıyla elde edilmiş monoteizm nedeniyle Yahudilere borçlu olduğunu ifade etmektedir. Ona göre Yahudiler olmasaydı, Hıristiyanların kurtuluşu mümkün olamazdı. “İsa Mesih önde gelen bir rabbiydi ve Kurtuluşun Yahudilerden geleceğini bildirmişti” (Yuhanna 4:22). Yahudi halkı Hıristiyanlara Kutsal Kitapları, patriyarkları, Meryem’i, Yusuf’u, İsa’yı ve 12 havariyi vermişti. Bu hediyelerin karşılığı olarak da Hıristiyanlar modern İsrail Devleti’ne destek olmalıydı (Romalılar 15). Bu cümle (verse) Siyonist Hıristiyanlar için merkezi bir öneme sahiptir, zira bu cümle sayesinde her yıl İsrail’e büyük meblağlarda bağışlar gönderilir. Mesela 2006 yılında Texsas’ta İsrail onuruna düzenlenen yıllık programda Yahudi Devleti’ne 7 milyon dolar bağışlanmıştır (s. 31-32).
Nedamet
Evanjelikler sıklıkla Kilise’nin yaklaşık 2000 yıldır Mesih adına Yahudilere kötü muamelede bulunmuş oldukları için derin bir pişmanlık duyduklarından bahsetmektedirler. Derek Prince Kilise’nin John Chrysostom’dan Martin Luther’e uzanan dehşet verici anti-semitik kaydının izini sürdükten sonra şunu söylemektedir: Nazilerin yaptığı, Kilise’nin tarih boyunca ektiklerini biçmekten ibarettir. O, Papa 23. John’un 1965’teki itiraf ve pişmanlık ayininden şu alıntıyı yapmaktadır:
Bizler bugün fark ediyoruz ki, gafletle geçen yüzyıllar gözlerimizi o derece kör etmiş ki, Senin seçilmiş halkının güzelliğini göremez ve ayrıcalıklı kardeşlerimizin özelliklerini yüzlerinde tanıyamaz olmuşuz.
Kabil mührünün alınlarımızda durduğunu anladık. Yüzyıllar boyunca kardeşimiz Habil, bizim döktüğümüz kanda yatmakta ya da Senin sevgini unutmak suretiyle neden olduğumuz gözyaşlarını akıtmaktadır.
Laneti, yanlış bir şekilde onların ismiyle bitiştirdiğimiz için bizleri bağışla.
Onların bedenlerinde Seni ikinci kez çarmıha gerdiğimiz için bizi bağışla.
Ey Rabbimiz, biz ne yaptığımızı bilmiyorduk (s. 32).
Bazı Evanjelikler, her ne kadar Hıristiyanların anti-Semitik suçlarını kabul etseler de, kabahati şeytanda bulurlar. Don Finto, Gentile Kilisenin hem Yahudileri korumada başarısız olduğunu hem de onlara zulmedilmesine iştirak ettiğini iddia etmektedir. O, bu suçun kaynağı olarak, görünmeyen fakat oldukça güçlü bir muhalif olan şeytana işaret etmektedir. Diğer Hıristiyan liderler ise bu şeytani varlığa, Araplar ve Müslümanlardaki Yahudi düşmanlığının atası adını vermektedirler (s. 32-33).
Yahudi Halkı Artık Yalnız Değil
Siyonist Hıristiyanlar İsrail’e destek olmalarının nedeni olarak açıklanan bu hususlara politik gerekçeleri de eklemektedirler. Onlar, bilhassa, İsrail’in düşman bir bölgede dost bir demokrasi olduğunu ve terörist bir düşmana karşı ön cephede savaştığını dile getirmektedirler. Evanjelikler için politika ve Kutsal Kitaba dayanan inanç birbirinden ayrılamaz. Aslında onlara göre, Ortadoğu’da cereyan eden olaylar bir yandan Tanrı Kelamı’nın teyidi ve gerçekleşmesini, diğer yandan da Kutsal Kitap’ta anlatılan olayların bir tekrarını ifade etmektedir.
Los Angeles’taki Kudüs duası esnasında Robert Stearns “Haman’ın ruhu Ahmedi Nejad’da yaşamaktadır.” demiştir. O, Ester Kitabı’nda anlatıldığı üzere, Yahudileri yok etmek isteyen Persli ‘cani’ Haman’ın soykırım planının, Modern Pers devleti olan İran’ın başkanı Ahmedi Nejad’da dirildiği uyarısını yapmaktadır. Stearns’a göre, bu tehlikeli süreçte Evanjelik Hıristiyanlar Yahudilerin yanında olmalı ve onları desteklemelidir, çünkü Yahudi halkı artık yalnız değildir (s. 34-35).
Not: Bu özet, kitap okuma programımız kapsamında İkinci Bölüm'ün sorumluluğunu üstlenen Arş.Gör. Fatma Seda Şengül'ün hazırladığı özetten yararlanarak hazırlanmıştır.
Kendisine teşekkürlerimle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder