Filistin, yüz yıl önce, 1833’lerden başlayan bir süreç içinde önce Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın Osmanlı’dan ayrılması ve ardından İngiliz Lawrence’in etkisi altındaki Suud ailesinin Arapları Osmanlılardan ayırması sonucu Siyonizme açık ve mahkûm hale getirildi.
100 yıl sonra yine Mısır ve Arabistan kullanılarak bu sefer Kudüs üzerine yeni bir operasyon yapılıyor.
Aradaki fark mı?
Yüz yıl önce bu iki ülkeyi İngilizler kandırıyordu; şimdi ise ABD.
Yüz yıl önceki Suud ailesinin hiç olmazsa ırkdaşlarına açıklayabileceği bir vaadi vardı: Filistin’e kadar olan toprakları Suud’un sınırlarına katma ülküsü. Araplar için o zaman ikna edici bir fikir görünmüş olmalı. Peki ya bugün? Bugün Suudi ailesinin ırkdaşlarına ve dindaşlarına söyleyebileceği hiçbir mazeret ve geçerli açıklama yok.
Mısır ve Arabistan! Keşke Filistin’i Osmanlı’dan ayırmak için gösterdiğiniz çabanın çok az bir kısmını bugün gösterebilseydiniz. Hiç olmazsa, Filistin’i işgal edenlere karşı nefret duyabilseydiniz!
Aşağıdaki satırlar bir Yahudinin kaleminden Filistin'e yönelik Siyonist operasyonların ilk günlerine ilişkin bilgiler veriyor.
Yüz yıl öncesini, belki de günümüzü anlatıyor:
…
Siyonizm matrisi: Filistin'e ilk bakış
“Her şey 1833’te, Mısır Paşası (Vali) Mehmet Ali’nin Filistin ve Suriye’yi istila ederek bütün uyruklarının hukuk önünde eşit olduklarını ilan etmesiyle başlar. Filistin, en azından İngilizler açısından, Hindistan yolu üzerinde jeopolitik anlamda stratejik bir bölgedir. Bu nedenle İngilizler, 1840’ta Londra’da bir konferans düzenleyerek Mehmet Ali’yi, Mısır Valiliği’nin kalıtsal hale getirilmesine karşılık Filistin’i Türklere iade etmeye ikna ederler. Mısır, 1841’de bağımsız bir krallık olur. Yahudiler burada ticarette ve bankada çalışmaya devam ederler.” (Jacques Attali, Yahudiler, Dünya ve Para, s. 359)
“Bu arada Arabistan kıyıları, Büyük Suud’un hâkimiyetine geçer. Büyük Suud, Mehmet Ali ve Mısırlılar tarafından durdurulmadan önce Vahhabi İmparatorluğu’nu bütün Arabistan’a yayar.” (Jacques Attali, Yahudiler, Dünya ve Para, s. 360)
“Buna ek olarak, gemiler artık mazot kullandığından, Londra, Yakındoğu ile yeniden ilgilenmeye başlar. 1901’de William d’Arcy, Irak ve Arabistan’da petrol çıkarma imtiyazı elde eder. Abd el-Aziz El Suud; Arabistan’da iktidarı ele geçirir, Riyad’ı Türklerden alır. Dünya siyasetinin tamamı, bu kara altın damarları etrafında dönmekte gecikmeyecektir. Filistin ve Siyonizmin kaderi de, çok büyük ölçüde petrole bağlı olacaktır.” (Jacques Attali, Yahudiler, Dünya ve Para, s. 367)
“Savaş [Birinci Dünya Savaşı] çıkmaza girince –ve Büyük Britanya’nın Amerikan bankalarından aldığı borçlar birikirken–, Arabistan’da Albay Lawrence, Mekke Şerifi Faysal’a, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışını hızlandırmak için kendisine yardımcı olduğu takdirde, şerifi, Filistin’i de içine alacak olan büyük bir Arap ülkesinin hükümdarı ilan etmeyi vaat eder. (Jacques Attali, Yahudiler, Dünya ve Para, s. 373)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder